Sıska Vücut Tipi Olan Çocuklarda Skolyoz Riski Daha Fazladır

Sıska vücut tipi olan çocuklarda skolyoz riski daha fazla.

Skolyoz Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Doç.Dr. Adnan Apti, Yönetim Kurulu Üyeleri Prof.Dr. Tuğba Kuru Çolak, Doç.Dr. Burçin Akçay ve Doç.Dr. İlker Çolak tarafından yapılan ve  Uluslararası indekste yayınlanan Annals of Clinical and Analytical Medicine dergisinde yayınlanan bu araştırmanın sonuçlarına göre vücut tipi ve skolyoz arasında ilişki olduğunu belirtildi.

Vücut tipi büyük ölçüde genetik özelliklere bağlı gelişmekle beraber büyüme ve gelişme döneminde yaşam tarzı, yaşam kültürü ve beslenme alışkanlıkları gibi pek çok etkene bağlı olarak değişim gösterebilmektedir. Genel olarak Endomorfik, Ektomorfik ve Mezomorfik tip olarak üç farklı şekilde tanımlanır. 

Endomorfik vücut tipi; Yağ oranı ve yağlanma potansiyeli yüksek olan vücut tipidir. Halk arasında balık etli olarak da bilinen bu vücut tipine sahip kişiler daha kolay kilo alabilirler ve şişmanlık/obeziteye daha yatkın oldukları bilinmektedir. 

Mezomorfik vücut tipi; Yüksek kas kütlesi veya aktivite düzeyine göre kas kütlesi artma potansiyeli yüksek olan vücut tipidir. Mezomorfik kişiler, geniş omuz yapısı ile karakterize halk arasında üçgen vücut tipi olarak bilinen ve egzersiz ile kas kütlesi en fazla artış gösterebilen vücut tipidir.

Ektomorfik vücut tipi; Kemik yapının ön planda olduğu bu vücut tipine sahip olan kişilerin uzun boylu olma potansiyelleri yüksektir. Kas ve yağ doku oranı ise nispeten düşüktür. Halk arasında sıska tip olarak da bilinir. 

Çoğunluğu kız çocuklarından oluşan araştırma sonucuna göre 20 derece ve üzerinde Adolesan İdiopatik Skolyoz’a sahip kişilerde ektomorfik vücut yapısı ön planda olduğu, vücut yağ oranının ise düşük olduğunu belirtmişlerdir. Yani, sıska tip olarak bilinen ince ve uzun yapılı çocuklarda Skolyoz gelişme riski daha yüksek bulunmuştur.

Yapılan araştırma sonucuna göre, ince ve uzun yapılı olup Skolyoz teşhis edilen çocuklarda Skolyozun derecesinin daha kolay artabileceğine dikkat çeken araştırmacılar, tedavi ve takip süreçlerinde daha da dikkatli olunması gerektiğini belirtilmiştir.